14 Ekim 2010 Perşembe

ILIMLI İSLAM ALTINDAKİ GERÇEKLER

Türkiye’nin şuan ki içinde bulunduğu siyasi gerginliğin nedenlerini aramak için biraz geçmiş gitmemiz gerekmektedir.  Demokrasiyi amaç değil araç olarak kullanarak ülkemizin altına dinamit konulmaktadır. Baktığınızda her şeyi özgürlük ve demokrasi için yaptıklarını söylemelerine rağmen kendi yaşam tarzlarında uygulamadıkları da gerçektir.
Bugün devlet yöneticilerine baktığımızda Vali, Emniyet Müdürü, Kaymakam, Milli Eğitim Müdürü, Milli İstihbarat Müdürlüğü iktidarın görevlisi gibi çalışmaktadır. Bu kamu görevlilerinin çoğunluğu İmam-Hatip Lisesi mezunu ve geçmişlerinde tarikat bağlantıları bulunmaktadır.
Özellikle 1979 İran İslam Devriminden sonra ülkemizdeki buluna tarikatları iştahlarını kabartmış ve bunun neden Türkiye’de de olması için harekete geçirmiştir. ABD’nin ılımlı İslam modelini Türkiye’ye dayatmasıyla beraber bu tarikatlar Ilımlı İslam maskesine bürünerek devlet kurumlarında kadrolaşmaya başladılar.
1980 Darbesi ve Anayasası’da bu örgütlerin önünü açacaktır.  O dönemde birçok Siyasi Parti kapatılırken ve Siyasi Parti Genel Başkanları ve Yöneticilerine siyasi yasaklar getirilirken, Milli Selamet Partisi ( Necmettin Erbakan’ın 1980 öncesi partisi )milletvekili Turgut Özal özellikle ABD’nin baskılarıyla iktidara getiriliyor. Özellikle Saidi Nursi tarikatı üyesi olduğu bilinen Özal, kamu kurumlarında kadrolaşmanın önünü açmıştır. Özellikle Özal döneminde İmam- Hatip Liselerinin sayısı iki katına çıkmıştır. Devlet kadrolarındaki İmam Hatiplilerin sayısı çok ciddi artışlar olmuştur.
Fettullah Gülen cemaati bunu en iyi değerlendiren tarikat olmuştur. Gazeteleri, dergileri, televizyonlar kanalları, radyoları, vakıfları, yurtları, üniversiteleri, okulları, yurtları ile büyük bir örgüt ağı kurdular.  Hedef burada tüm bun unsurları en iyi şekilde kullanarak devletin içine sızmaktı.
Emniyet içindeki Fettullahçı kadrolaşmayı, Hanifi Avcı, Haliçteki Masonlar isimli kitabında detaylarıyla değinmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetleri ve Yargı hedefe ulaşmakta en önemli kurumlar olarak düşünmekteler.  Bu iki kurum ele geçirildiğinde hedef giden en önemli engeller aşılmış olacaktır.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçmişte söylediği “Müslüman olan, laik olmaz”  sözleriyle kafasının arkasında yatan gerçek düşünceyi söylemiştir.
Gerçek şu ki; ılımlı İslam maskesi altında devlet kurumlarını ele geçirilmesi ve asıl hedef olan Cumhuriyet rejiminin yıkılarak İslam Devleti kurulmasıdır.